HUD 117 / 119 |
وَمَا
كَانَ رَبُّكَ
لِيُهْلِكَ
الْقُرَى
بِظُلْمٍ وَأَهْلُهَا
مُصْلِحُونَ
{117} وَلَوْ
شَاء
رَبُّكَ
لَجَعَلَ
النَّاسَ أُمَّةً
وَاحِدَةً
وَلاَ
يَزَالُونَ
مُخْتَلِفِينَ {118} إِلاَّ
مَن رَّحِمَ
رَبُّكَ
وَلِذَلِكَ
خَلَقَهُمْ
وَتَمَّتْ
كَلِمَةُ
رَبِّكَ لأَمْلأنَّ
جَهَنَّمَ
مِنَ
الْجِنَّةِ
وَالنَّاسِ
أَجْمَعِينَ
{119} |
117.
Rabbin, o ülkeleri ahalisi ıslah edip dururlarken zulümle onları helak edecek
değildi.
118.
Rabbin dileseydi, bütün insanları bir tek ümmet yapardı. Onlarsa hala
anlaşmazlık içerisindedirler.
119. Rabbinin
rahmet ettikleri müstesna. Zaten onları bunun için yaratmıştır. Rabbinin:
"Andolsun ki Ben cehennemi cin ve insanlarla büsbütün dolduracağım"
sözü de tümüyle gerçekleşmiştir.
"Rabbin o
ülkeleri" o ülkelerin halkını "ahalisi" kendi aralarında karşılıklı
hakları gözetmek suretiyle "ıslah edip dururlarken zulümle" şirk ve
küfürle "onları helak edecek değildi." Yani şanı Yüce Allah, herhangi
bir kavmi ona bir fesad da ilave etmedikleri sürece yalnızca küfür sebebiyle
helak etmez. Nitekim Şuayb kavmini ölçü ve tartıları eksik yapmaları, Lut
kavmini livatayı işlemeleri sebebiyle helak etmiştir. Bu da şuna delildir:
Masiyetler dünya hayatında şirkten daha çok kökten imha edilme azabına
yaklaştırıcıdır. Ahirette şirkin azabı daha büyük olmakla birlikte (dünyada) bu
böyledir.
Tirmizi'nin, Sahih'inde
Ebu Bekr es-Siddik (r.a)dan şöyle dediği rivayet edilmektedir: Rasulullah
(s.a.v.)ı şöyle buyururken dinledim: "Şüphesiz ki insanlar zalimi görüp de
ellerini alıkoymayacak olurlarsa, aradan fazla zaman geçmeden Allah kendi
nezdinden göndereceği bir azap ile hepsini azablandırır." Bu hadis daha
önceden de (el-Maide, 105. ayet, 3. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır.
Anlamın şöyle olduğu da
söylenmiştir: Rabbin herhangi bir ülke ahalisini kendileri müslüman iken, zulüm
ile helak etmez. Çünkü helak edecek olursa bu onlar için bir zulüm ve haklarını
eksiltmek olur. Yani Yüce Allah hiçbir kavmi ileri sürebilecekleri mazeretleri
ortadan kaldırmadan ve uyarmadan helak etmez.
ez-Zeccac da der ki:
Anlamın şöyle olması da mümkündür: Bir kimse salahın en ileri derecesinde
bulunsa dahi, Allah onu helak edecek olursa, ona zulmetmiş olmaz. Çünkü bu
Allah'ın kendi mülkündeki bir tasarrufudur. Buna delil de Yüce Allah'ın:
"Şüphesiz Allah insanlara en ufak şey kadar dahi zulmetmez" (Yunus,
44) buyruğudur.
Anlamın şu olduğu da
söylenmiştir: Allah herhangi bir ülke ahalisini kendileri ıslah ediciler yani
imanda ihlas sahibi kimseler oldukları halde, küçük günahları sebebiyle helak
etmez. Buna göre burada zulüm, masiyetleri işlemek anlamındadır.
"Rabbin dileseydi
bütün insanları bir tek ümmet yapardı." Said b. Cübeyr dedi ki: İslam dini
etrafında birleştirirdi. ed-Dahhak der ki: Ya dalalet ehli veya hidayet ehli
olarak tek bir din mensubu yapardı.
"Onlarsa hala anlaşmazlık
içerisindedirler." Yani farklı dinlere sahiptirler. Bu açıklamayı Mücahid
ve Katade yapmıştır.
"Rabbinin rahmet
ettikleri müstesna" buyruğunda istisna munkatıdır. Yani: Rabbinin iman ve
hidayet ile rahmetine mazhar kıldığı kimseler anlaşmazlığa düşmezler.
Rızık itibariyle
birbirlerinden farklıdırlar, anlamında olduğu da söylenmiştir. Kimisi zengin,
kimisi fakirdir. "Rabbinin rahmet ettikleri" kanaatkar kılmak
suretiyle esirgediği kimseler "müstesna." Bu açıklamayı da el-Hasen
yapmıştır.
"Zaten onları
bununiçin yaratmıştır." el-Hasen, Mukatil, Ata ve Yeman der ki: Burada
işaret anlaşmazlığa, ayrılığadır. Yani onları anlaşmazlık için yaratmıştır. İbn
Abbas, Mücahid, Katade ve ed-Dahhak derler ki: Onları rahmeti için yaratmıştır,
demektir. Burada Yüce Allah'ın -müzekker bir zamir kullanarak-: "Bunun
için" diye buyurması ve "rahmet" müennes olduğu halde -müennes
işaret zamiri olan-: (...) buyurmamış olması "rahmet"in mastar
olmasından ve aynı şekilde onun müennesliğinin hakiki olmayışından dolayıdır. O
bakımdan burada "rahmet" -müzekker bir kelime olan- fadl (lutuf)
anlamına göre kullanılmıştır.
Bununla işaretin hem
anlaşmazlığa, hem rahmete olduğu da söylenmiştir. Birbirine zıt iki şeye bu
şekilde (...) müzekker işaret ismiyle işaret edilebilir. Yüce Allah'ın şu
buyruğunda olduğu gibi: "Çok yaşlı da değildir, çok genç de değildir. Bu
ikisi arasında dinç bir inektir." (el-Bakara, 69)
Görüldüğü gibi bu
buyrukta (müzekker ve tekil işaret ismi kullanmış),
"Bunun ve ötekinin
arasında" diye tesniye, müzekker ya da müennes işaret zamiri
kullanmamıştır. Bir başka yerde de şöyle buyurulmaktadır: "Onlar ki
mallarını infak ettiklerinde israf da etmezler, cimrilik de et mezler. Bunun
arasında orta bir yol tutarlar." (el-Furkan, 67) Bir başka yerde de şöyle
buyurulmaktadır: "Namazında (dua ettiğinde) sesini ne pek yükselt, ne de
pek kıs. Bu (ikisi) nin ortası bir yol tut. "(el-İsra, 110) Yüce Allah'ın
şu buyruğu da böyledir: "De ki: Allah'ın lutfu ve rahmetiyle ve yalnız
bu(nlar) ile sevinsinler. ''(Yunus, 58)
Yüce Allah'ın izniyle
bu, bu konudaki görüşlerin en güzelidir. Çünkü genel ve kapsayıcı bir görüştür.
Yani, işte sözü geçen husus için onları yaratmıştır, demektir. Nitekim Malik
-Allah'ın rahmeti üzerine olsun- Eşheb'in kendisinden rivayet ettiğine göre
buna işaret etmektedir. Eşheb der ki: Ben Malik'e bu ayet-i kerıme hakkında
sordum, şöyle dedi: Allah onları bir kesimi cennette, bir kesimi de cehennemde
olsun diye yaratmıştır. Yani O, ihtilaf ve ayrılık ehlini ayrılık için, rahmet
ehlini de rahmet için yaratmıştır.
Yine İbn Abbasdan şöyle
dediği rivayet edilmektedir: O, onları iki ayrı kesim olarak yaratmıştır. Bir
kesime rahmet buyuracaktır, bir kesime de rahmet buyurmayacaktır.
el-Mehdevı der ki: Bu
açıklamaya göre ifadede takdim ve te'hir vardır ve mana şöyledir: Onlar,
Rabbinin rahmet ettikleri müstesna hala anlaşmazlık içerisindedirler. Rabbinin:
"Andolsun ki Ben, cehennemi cin ve insanlarla dolduracağım" sözü de
tümüyle gerçekleşmiştir. Esasen onları da bunun için yaratmıştır.
Bir başka görüşe göre bu
buyruk Yüce Allah'ın: ''O, kendisinde bütün insanların toplanacakları bir
gündür. O tanık olunacak bir gündür. "(Hud, 103) buyruğu ile ilgili olup
anlam şöyledir: Ve o bu günde tanık bulunulsun diye onları yaratmıştır.
Buyruğun: "Onlardan kimisi bedbaht kimisi bah tiyardır. "(Hud, 105)
buyruğu ile alakalı olduğu da söylenmiştir. Yani onları bahtiyarlık ve
bedbahtlık için yaratmıştır.
"Rabbinin: Andolsun
ki Ben, cehennemi cin ve insanlarla dolduracağım sözü de tümüyle
gerçekleşmiştir" buyruğundaki: "Tümüyle gerçekleşmiştir"in
anlamı, bu O'nun haber verdiği ve kendi ezeli ilminde takdir ettiği şekilde
sabit olmuştur.
Sözün tümüyle
gerçekleşmesi" ise tağyır ve tebdile kabil olmaması, tağyir ve tebdilinin
imkansız olması demektir.
"Cinlerle ...
" buyruğunun başındaki; " ... den, dan" edat, cinsin beyanı
içindir. Yani ben cehennemi cin ve insan cinsleriyle dolduracağım demektir.
"Büsbütün,
topluca" kelimesi ise te'kid içindir.
Yüce Allah ateşini dolduracağını
haber verdiği gibi, cennetini de: dolduracağını Peygamberinin dili ile şu
buyruğuyla bize haber vermektedir. (...) Ben sizin herbirinizi
dolduracağım." Bu hadisi Buhari, Ebu Hureyre kanalıyla rivayet etmiş
bulunmaktadır. Hadis daha önceden geçmiş idi.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN